kulelerin altında çarşı katı gibi katları olması lazım orada kaçak da olsa fotoğraf çekebilirsiniz diye düşünüyorum ama son gittiğimde restoranvari yerler falan vardı diye aklımda kalmış. bina yönetimine önceden ulaşıp izin istemekte yarar var. güvenliklerle muhatap olmaya değmez ama giderseniz amirlerine ulaşmaya çalışın. yoksa izin vermeyeceklerdir muhtemelen.

ödevi aldığınız hocadan okulun antetli kağıdına yazılmış bir yazı alır ve bu yazı ile başvuruda bulunursanız çok fazla sorun çıkacağını sanmıyorum

açıkcası izin alabileceğinizi sanmıyorum.

aşağıda herkesin girebildiği çarşı kısmını istediğin gibi fotoğraflarsın, kimse birşey demez.
ama üst katlara girmen zor baya.

bildiğim kadarıyla alış veriş merkezi gibi yerlerde (çarşısında yani) fotoğraf çekmek yasak. arıza çıkabilir. bugün tartışması oldu bir cevahir'de.

bence sansin yuzde 50.
ha bi de girip giremedigini yaz bi daha buraya:)

zengec'e katılıyorum aynen.

çat kapı gitmeyin. pek muhattap bulamazsınız.

ne kadar büyük??

bazı carrefourlarda bulabilirsin. hem ucuz hem güzel.

İçinde parti yapılcak kadar büyük belki 100 kişi kadar .bauhaus da gördük 2 bin lira gibi birşey

roder

roder.com.tr

kiralık çadırcı

10 numarasın thefin

radioparadise

soma.fm in onlarca kanalı var. hangi kanal ve türü dinliyorsunuz?

bakırköy e gidin. fotoğrafçı bulamazsanız gebzeye gidin. bulursanız vize için diyin biyometrik çekerler.

carousel, yalçınlar.

bakırköy'de adım başı fotoğrafçı bulabilirsiniz. yalçınlar'da çektirip 2-3 katı ödemenin pek anlamı yok bence.

internetten alsan?

2 gündür boğuşuyorum tasarım harikası siteleriyle. Bir kere bile rezervasyon menüsünü karşıma sorunsuz getiremedi ...

internet explorer'la denerseniz açılır diye tahmin ediyorum. çünk ben firefox'la uzun süre deneyip açamamıştım fakat ie'yle rahatlıkla açtım.

tüm tarayıcıları denedim, maalesef sonuç yok..

ptt'ler de bilet satıyor diye aklımda kalmış. üçüncü cadde'deki ptt'yi bir deneyin. olmazsa ankaray'la tandoğan, oradan asker çarşısı içinden altgeçitten gar. direkt gişeden.

Şunlardan birinden alabilirsiniz: www.tcdd.gov.tr

tren garına en yakın semtlerden birisidir bahçeli ama.!?

2000 yılında Nurseli İdiz ve Ege Aydan'lı "borsa" adlı bir dizi vardı. Hatta devamı çekilecekti diye epey beklemi$tik de yalan olmu$tu sonra.

www.diziler.com

bir ara kayıtdışı ya da kayıt dışı diye bir dizi başlamıştı star'da, maliyeciler ile ilgiliydi, haliyle tutmadı, kaldırıldı.

the office var uzaktan yakın.

Genelde sıkıcı oluyodur doğru:) borsayıda kayıtdışınıda araştırdım bölümlerini bulmak zor görünüyo halbuse merakta etmiştim ama the office bulabileceğim tarza en yakını sanırım.
Çok teşekkürler

www.wunderground.com

www.meteor.gov.tr

Aynı ürünü kullanıyorum böyle bir sorun hiç yaşamadım ve aklıma şu çift tıklayınca harddiskleri açtırmayan virüs geldi.

format atın diske.

autorun şeysi o. içindekileri silin olur.
yalnızca autorun.inf dosyasını da silebilirsiniz.

guerilla marketing olabilir ama tam da değil

1- yaptigim reklam rakibe yaramis diyoruz biz buna kısaca :)
2- ambient reklam

hibe reklam da denilebilir.

yurtiçi ise bi şey olmaz. yok yurtiçi ama içim rahat etmez diyorsan müşteri hizmetlerine telefon edip düzelttirebilirsin ama yurtdışı için mevzuat nedir bilmiyorum.

hiçbir sorun olmaz. 59 yerine 49 girseydin sorun olurdu ama.

hiçbişey olmaz

calistigin zamanda, turkiye'de gecirdigin gunler sayilmaz. calistigin zamanda, yurtdisindaki pazar gunleri sayilir.

ucaktan tr'ye indigin gun ve donus icin ucaga bindigin gun de tr sayilir.

Bunun yanında en az 1000 gün yurt dışında çalışman gerekiyor aman dikkat. Türkücü Kubat bu yüzden 2 defa askerlik yaptı.

1095 gün tam olarak.

ayrıca çalıştığınız ülke dışında ülkelerde geçirdiğiniz süreler de türkiye'de geçirilmiş sayılıyor. yani siz mesela ingiltere'de çalışıyorsanız almanya'ya tatile (ya da iş gezisine) gittiğiniz günler sayılmıyor çalıştığınız süreden.

kanunda turkiye harici ulkelerde gecirilen surenin turkiye'de gecirilmis gibi sayildigi gibi bir madde bulunmamakta. (ya da ben goremedim) turkiye'ye girmediginiz muddetce ve yurtdisinda 1095 gun calistiginiz takdirde dovizli askerligi hakedersiniz. sonucta tatil icin turkiye harici 3. bir ulkeye gittiginizde dahi siz halen calisiyorsunuz, bir kesinti olusmuyor durumunuzda.

gerekli bilgiler surada

www.asal.msb.gov.tr

öyle bir madde yasada yok evet, ancak erteleme işlemi sırasında konsolosluklarda imzalatılan tebliğdeki maddelerden birinde bu açıkça yazıyor. onu imzalamadan da erteleme işlemini yapmıyorlar.

tatilden beklentiniz nedir?

Farklı bir kültürle içiçe olmak, eski kültürel yapıları yakından solumak ve o toplumun yaşam tarzını gözlemlemek.

benim size önerim ingilteredir. madem ilk defa yurtdışına çıkıyorsunuz dilinizi bilmediğiniz bir ülkeye değil az bile olsa anladığınız bir dilin konuşulduğu ülkeyi tercih edimn. ingilterede londra, brighton, winchester, cambrigde gibi bir sürü farklı şehir ve bir sürü tarihi yer. farklı kültürleri öğrenmek için ingiltere ideal. ingiltere için benim size önerim 3 hafta öncden başlayın. bazı akasaklıklar çıkabiliyor. tur şirketi bence her zaman daha güvenli. bazı işler ters gittiği zaman tur şirketiniz size hemen yardım edebilir.

ingiltere için: uçak 400 pound + 3000 orada yapacağınız maksimum harcama.

iran'da yasam cok cok ucuzmus, ingiltere'ye gitmeniz durumunda ayirdiginiz butceyle yapacaklarinizin kat kat fazlasini yapabilirsiniz iran'da.

ama iran'a giris yapmis biri abd ve bazi avrupa ulkelerinde sabikali, sakincali sayilip vize islemlerinde sorun cikartilabiliyomus, diye duymusutum.

iran kültürü sonuç olark size çok uzak ve farklı bir kültür değil tabi kıyas olarak ingiltere'yi alırsak, bu yüzden önerim bütçenize de bağlı olrak ingiltere olacaktır.

ilk yurtdışı seyahatinizse ingiltere vizesinde sorun olabilir. belki hem tatil hem turistik gezi için ben dubrovnik öneririm. ucuz, güzel, şirin.
irana gittikten sonra ilerde bir gün aynı pasaportla amerika, ingiltere v.s. ziyaretinde vize almanız son osmanlı padişahının kızını almanız kadar zor olabilir.

fransa hollanda belcika turu yapin en guzeli o. paris-bruksel-amsterdam

uçak 400 pound mu? ne yaptınız kuzum siz?

easyjet veya pegasus ile 100-200 civarına çok rahat bulursunuz bileti. daha bile ucuza bulursunuz şanslıysanız. ne kadar erken alırsanız o kadar ucuz olacaktır.

savcilik kanaliyla bulursunuz efem.

tehdit et polis amcalara yazdıklarını verdim diye, zaten kendisi de bir süre sonra bırakır bu işleri hiçbişi yapmasanda.

sözlükten ve sizi görmemiş birisi de olabilir, limondan falan gayet fotoğraflarınıza bakılabiliyor hani, o tarz bir şey olabilir dedim. en temizi şikayet etmiyor edemiyorsanız, umursamamak.
şikayet etseniz de bir şey çıkacağını sanmıyorum açıkçası. belki facebooktan ip falan istenir, ama aylarca sürer bu. msnden bir şey çıkacağını da sanmıyorum.

sallamamaya devamş et. 3-5 takılır gider bence.

her şeyini ifşa edin, aynısını biz ona yapalım? :P

gideceğiniz ülkeye bağlı. ingiltere'ye giderken didik didik aranıp cebinizdeki paranın hesabı sorulurken, abd'ye gittiğinizde yanınızda bi tomar para olsa bile sorun çıkmıyor.

bildiğim kadarıyla türkiye için bu değer 5000 dolar. 5000 doların üzerinde para çıkartamıyorsunuz, ama limitsiz para girişi serbest.

ülkeyi söylemeyi unutmuşum, finlandiya olacak.

taze bir cevap vereyim,

daha geçen bir arkadaş birikimiyle türkiye ye geldi, yanında 70bin avro vardı sonra bir yatırım yapamadı kısa zamanda 50bin avro+altınlarla geri gitti bir sorun olmadı ne gelirken ne giderken. gittiğ yer avusturya.

Emniyet müdürlüklerinin Pasaport birimlerinde duvarlarda ilanlar olur, "şu ülkeye gidecekelrin dikaatine" şeklinde. Yanşlış hatırlamıyorsam onlardan birinde (ya Moldova ya da Ukrayna) şu kadardan fazla para sokamazsınız tarzında yazılar vardı. Çıkarırken birşey olmayabilir ama gideilen ülkede miktar fazla olunca sorun çıkabilir. Bu bilgileri araştırın bence.

atatürk havaalanı santrali arıyorsunuz, maliye kısmını bağlatıyorsunuz, gideceğiniz ülkeyi ve ne kadar para alabileceğinizi soruorsunuz. tabi görüştüğünüz kişinin ismini de almanız olası bi sorunda garantiniz olabilir.

ben ocakta finlandiya ya gittim ne kadar paran var felan diye kimse sormadı. bi sorun olacağını sanmıyorum. bu arada finlandiya candır canandır özledim walla.

10000 euro

www.fco.gov.uk

biz hotel brebant'ta kalmıştık 2 yıl önce... çok çok çok güzeldi. 3 yıldızlı fakat biraz pahalıydı galiba. turla gittiğimiz için uygun olmuştu sanıyorum. yeri de harikaydı.

www.brebant-paris-hotel.com

ben de şimdi ucuz hostel arıyorum.

Hôtel du Collège de France bulduğum en hesaplı ve iyi otel idi. Gayet memnun kaldım. Saint Germain ve Saint Mitchel'in kesiştiği noktaya yakın ve gayet iyi bir lokasyonda.

www.hotel-collegedefrance.com

Hostel olması babanızla kalmanıza engel olmaz aslında. Hostellerde de örneğin 2 kişilik ve/veya banyosu ayrı odalar bulunabiliyor.

becherovka, absinth, çek kristali, ıvır zıvır turistik hediyelikler

karlov most civarında hediyelik eşya dükkanları var. onların içine girdiğinde milyonlarca şey göreceksin zaten.
köprü resimli kupalar var, tişörtler var, buzdolabı için mıknatıslı aletler var filan.

sehrin her yani hediyelikci dukkani zaten. en fix hediyeler: kafka tsortu, absinthe, becherovka, kukla, (para varsa) bohemya kristali

ilginc birsey istenirse: bira sampuani, bira sabunu, sarap sabunu (tesco'da satiliyor)
futbol seviyorlarsa: bohemians, sparta prag tsortu

Sirketle anlastiktan sonra sirket calisma izni icin basvuruyor.

Teşekkürler, onu tahmin ediyorum zaten de, bu başvuru esnasında ne yapıyorlar? Ne kadar sürede geri dönüş oluyor? Çalışma bakanlıklarına başvuruyorlar sanırım? neler sunmaları gerekiyor ve bu aşamada ben ne yapabiliyorum?

(bkz: h1b)

386 dx 'in de dedigi gibi uzun vadeli calismalar icin h1b turu vize gerekecek buyuk ihtimal. bildigim kadariyla sirket sizin icin gereken basvuruyu yapip, sizi davet ediyor. bunu yaparken de neden amerika disindan boyle bir elamana ihtiyaci oldugunu cok acikca belirtmesi gerekiyor. zira, hevesiniz kirmak gibi olmasin ama su siralar en yuksek issizlik oranlari cikiyor boyuna. o yuzden devlet bu konuda daha siki. ama eger kisa vadeli bir seyler dusunuyorsan, belki ucretli staj imkanlarini da goz onunde bulundurabilirsiniz ilk asamada. www.ciee.org

simdiden kolay gelsin...

su ekleyin bisey olmaz.

sadece anti freeze derecesi cok az dusebilir. o da kış bakımında halledilir.

suyun azlmasi ihtimaline karşı araç bagajinda her zaman 1,5 l su bulunduru derim.

Motor suyu dediğimiz şey, devirdaim pompasının, motorun içinde dolaştırıp soğumasını sağladığı sudur...

Motor suyunun bölmesinin gözüne çarpması ise, aracında radyatörden ayrı olarak genleşme bidonu olduğunu gösterir (üstünde su miktarı min-max olarak belirtilir) bu bidona maximum seviyeden fazla su koymamalısın. yani bidon tam dolu olmamalı. çünkü motor sıcaklığı normalin üstüne çıktığında radyatör fazla basınç nedeni ile bir miktar suyu bidona geri gönderecektir. eğer bidon tam dolu olursa, genleşen bu su, bir yerden patlayacaktır. (motor bloğu, bidon, radyatör hortumları)

şöyle de birşey var: termostat dediğimiz parça, uygun çalışma sıcaklığına ulaşılıncaya kadar motorda suyu dolaştırmaz. bu sebeble, motor soğukken, maximum seviyeye kadar eklediğin su seviyesi, termostatın açılıp, suyu dolaşırmaya başlaması ile birden aşağılara inip seni yanıltabilir.

en kaba tabirle, baktın ki su seviyesi çok aşağıda, biraz ekleyiver. bu arada gözün hararet ibresinde olsun. ortalama bir yerlerde (90-100) dereceyi geçmemesi gerekir. eğer su koyduğun halde su azalıyorsa, bir yerlerden kaçak olabilir ve yine suyun tamam olmasına rağmen hararet ibresi artı sonlara dayanmaya, kırmızı bölüme gelmeye başlamışsa soğutma sisteminde (devirdaim pompası, hortumlar, termostat, soğutma fanı vs.) bir arıza var demektir..

ha bir de.. bazı araçların radyatörüne/genleşme bidonuna su koyarken (bak dikkat et eklerken demiyorum) motordaki su hattının havasını almak gerekir. bunun için bir yerde, genellikle termostat kapağının üstünde, 10'luk bir civata veya hortumların üstünde bir tahlye civatası olabilir. yani su doldururken tahliye açılıp, içinden su gelmesi beklenir.

dediğn probleme gelince, tamirciye gerek yok şu an. soğutma suyunu tamamla maksimum seviyeye kadar. gözün hararet ibresinde olsun..

.. ve her tamircinin dediği gibi bende ''Görmeden bişey diyemem aaabi''... :))

çeşme suyu değil saf su eklemeniz lazım. benzincilerde ya da ütü suyu diye marketlerde bulabilirsiniz.

Öncelikle size "yapamazsın" diyenler olacaktır, onlara kulak tıkamayı öğrenin. Sonra güzelinden bir dünya haritası edinin ve olası rotalarınızı çıkarın. Sonra Kara'nın dediği gibi ülkelrin yasal prosedürlerine hakim olun.

Ben açıkçası iş bulup çalışma kısmına biraz yaş olarak bakıyorum. Mümkünse de yasal olarak riskli olabilir.. Ama bence kendinizi orada eğlenip burada finansa etmek amacıyla iyi bir video kameraya ve fotoğraf makinesine yatırım yapmaya yöneltebilirsiniz. Televizyonlara bu görüntüleri satmak "belki" mümkün olabilir.

Şimdi maalesef Türkiyeli olduğumuz için 2-0 yenik başlıyoruz o sebeple parça parça paln gerçekleştirmek zorunda kalabilirsiniz. Yani kurbağı ürkütmeden vize olaylarına girmek gerek.. Sizin ülkeden girip öbür taraftan çıkıcaz deyince irkilebilirler ama bankada para cillop görelim dedik tadında 3-5 li gruplamalar yapabilirsiniz bence.

kalacak yeri (hatta yemeklerin bir kısmını da) iyice bedavaya getirmek için couchsurfing kullanılabilir. siteye giriyorsunuz, gideceğiniz yerdeki üyelerle irtibata geçiyorsunuz, sonra da gidip adamların evlerinde kalıyorsunuz. yemek konusunda yardımcı olurlar size, en azından çarşıdan pazardan aldığınız şeyleri evde hazırlamak gibi bir imkan olur. aynı kişilerin sizi yönlendirmeleri sayesinde de yaban ellerde kazıklanmaktan kurtuluyorsunuz. böylelikle maliyet çok azalıyor.

Öncelikle deli gibi planlamanıza gerek yok. Abartıldığı kadar imkansız, zor, karışık bir iş değil bu. Her yıl on binlerce kişi sırtında çantayla dünyayı dolaşıyor.

Başlangıç olarak fikir almak için nette biraz araştırma yapmanızı, benzeri yolculuklar gerçekleştirenlerin hikayelerini, anılarını, bloglarını okumanızı öneririm. Neler beklemişler, neler bulmuşlar, neler hissetmişler, nelerde zorlanmışlar, nelerden keyif almışlar, bunları inceleyebilirsiniz.

Benim araştırmalarımdan gördüğüm kadarıyla işin en zor kısmı önce kendi kafanızı bu yolculuğa hazırlamak.

dostum couchsurfing.com, hospitalityclub.com ve globalfreeloaders.com bu sitelerden bedava kalacak yer bulabilirsiniz guzel bir profil olusturun,
ikincisi bu sokakta muzik vs calip para kazanma ihtimaliniz olabilir (NEY calmayı ogrenin tasiması kolay ogrenmesi de cok zor degil kalabalık sokaklarda 2 sat calsanız bir gunluk masrafınız cıkar)varsa bir yeteneginiz onuda sokakta show olarak sunup para kazanabilirsiniz veya ingilizce ogretmeni olabilirsiniz bazı ulkelerde gonullu kampları oluyor onlara basvurabilirsiniz az para verirler ama olsun ingilizceniz iyiyse ozel ders verebilirsiniz kagıta cıktı alın yazın telefon emil arayan olur belki.otostop ile ve tren ile giderseniz bir yerden bir yere cok az masrafınız olur.evli bir cift olmanız bunları yapmanızda size kolaylık saglar.Dunya turu cok zor degil ve çok sıkıntı yasarsınız ama hayatta yapilacak en guzel şeyi yaptıgınız için bu sıkıntılar size koymaz.
ben de bir kız arkadas bulabilsem bana eşlik edecek ben de cıkacagım dunya turuna.

böyle bir durumda şu blogu okumak işkence olabilir ama yine de bir göz atın derim :)

cuneytguven.blogspot.com

Bence en iyisi önce ufak ufak Türkiye'yi gezmeye başlamak. Az çok fikir verir size.

üşenmeyip yazan, dahası destekleyen dostlara teşekkürler..

www.mekangunlugu.com

Benim arkadaşım öyle tek başına dünyayı dolaşıyor. 6 ay Türkiye de 6 ay yurtdışında. Asla plan yapmıyor bu arada.

Her gün bilet bakıyor nereye ucuz bilet varsa oraya gidiyor. Uzun süreli kalacaksa önceliği vizesiz olması ki asya güney amerika afrika öyle zaten. Vizesiz olunca 3 ay kalabiliyorsun her ülkede-bazılarında 1 ay vs değişiyor tabi- asya ya gittiğinde anlatmıştı sorun olmasın diye tek yön bilet rezervasyonunu photoshopla çift yön yapıp çıktısını alıp gösteriyormuş şu ana kadar hiç sorun olmadı dedi.
Havaalanında inince bakıyormuş otellere hostellere bazen couchsurfing, 5 yıldızlı otelde çok ucuza kaldığı da olmuş ya da couchsurfing de birileriyle tanışıp onlar yardımcı olmuş gezmesine. Otostop falan da çekmemiş motorsiklet kiralıyordu 30 a yakın ülke gezdi böyle

Vizeli olan yerlerde 1 aylığına geliyorum diyip 6 ay kalmak biraz zor da vizesiz ülkelerde 3 ay kalıp sonra öylesine komşu ülkeye geçip tekrar dönersiniz 3 ayınız yeniden başlamış olur. Çalışma işi zor benim arkadaş home office çalıştığı için para kazanmaya devam ediyordu.

adamı bi temiz döv derim ben. ciddiyim yani.

anneme "ayrılmadığınızı biliyorum" demeli miyim?
-demelisin
"bu onun hayatı,ne isterse yapar" diye görmezden mi gelmeliyim?
-gelmeye çalışmalısın küçük çocuk değil ki koca kadın ben olsam benim ricalarımı sözümü dinlemiyosa ne halin varsa gör derim ve arama ciddi mesafe koyarım ama zaten sizi kaybetme korkusuyla yola gelecektir
adama ulaşıp sayıp sövüp karısına söylemekle tehdit mi etmeliyim?
-adamla oturup konuşabilirsiniz hatta 2siyle beraber konuşmak daha mantıklı
müdahale etmeden öylece köşeme mi sinmeliyim?
-yok sinme konuşmaya çalış

ha hiçbisey fayda etmiyosa yapabilecek biseyiniz yok sırf hoşunuza gitmiyor diye hayatına da karışama hakkınız yok koca kadının anca mesafe koyabilirsiniz ilişkinizde..

adama ulaşın derim. imho adamın dürüst olmadığını düşünüyorum, o yüzden bir temiz dövün önce. sonra da karısına ulaşın ve olan biteni anlatın.

annenizi karşınıza alıp konuşun, babanızdan ayrılmasını söyleyin. kabul etmediği takdirde hiçbir ilişkisine onay vermeyeceğini net şekilde belirtin. annenizi dışlamak değil, birliktelik yaşayacağı kişiyi yok saymak/aşağılamak tarzında eyleme geçin.

babanıza bir şey belli etmeyin.

adamı dövün.

beat him, not to death but beat him.

anneniz sizin kıymetliniz, o da biliyordur bunu. adam da gollum bu durumda, gollum'a güven olmayacağını lotr okuyan bizler biliyoruz.

gollum'u dövün, yüzüğü kurtarın derim.

annenle baban neden boşanmıyor ki? normalde çocuklar için boşanılmaz, bir de laf söz olmasın diye belki. ama laf söz olmasın diye ahlak yoksunu gibi davranmak da saçma. bence annenize de tavır koymalısınız. boşanmadıgın veya boşanmamayı tercih ediyorsan bu ilişkiye devam ettiğn sürece bla bla gibi tavır alabilirsiniz. eminim seni o adamdan fazla seviyordur. hatta bence adamın eşi ve babanıza durumu bildirmelisiniz, anneniz devam etmekte ısrarlı olursa, yok bırakırsa tabii ki örtersiniz üstünü..

adama bulasmak annenizin size karsi tavir almasina yol acabilir. ben olsam fevri bir harakete girismeden etraflica dusunurdum.
once suna yanit bulun bence; ikisi de bosanip evlense rahat edecek misiniz? (sonucta karisini hali hazirda aldatan bir adamla evlenmis olacak)
cok fazla baski cok daha fazla istek dogurur genelde. sogutacak seyler soylemek ve mesafe koymak belki cozum olabilir.

böyle bir duruma duygusal yaklaşmamanın zor olacağını tahmin ediyorum, ama babanızın 20 yıldır bir erkek olarak varlık göstermediği düşünüldüğünde, annenizin başka bir erkekte ihtiyaçlarına cevap araması kadar doğal birşey olamaz. bu dünyaya gelmiş her canlının hakkıdır, ve annelik, kadınlık, insanlık, bireylik vs. gibi her sıfatın üstündedir.

buna ek olarak türkiye gibi bir yerde boşanmalar vesair her zaman göründüğü kadar kolay olmuyor, özellikle kadın için. annenizin her ne kadar ekonomik olarak güçlü olduğundan söz ettiyseniz de, bu sosyal yadırgayışa karşı koyacak güce sahip olmaktan farklı takdir edersiniz ki.

buna karşın adamın annenizi kullanma, onu incitme ihtimaline karşı gard almanız, annenizi kollamanız kadar da doğal birşey yok.

bu durumda ilişkiyi sabote etmek yerine, medeni şekilde annenize erkek arkadaşıyla tanışmak istediğinizi söyleyebilir, adam ile bir yakınlık kurup niyeti hakkında daha sağlıklı bir tahlil yapabilirsiniz.

yine de yanlış anlamayın, herşeyden önce sosyal, ardından hukuksal akitlerin ihlal edilişini savunuyor değilim, yalnızca büyük insanlar olarak onların bu ilişkiye bitirmelerinde fevkalade etkisiz kalabileceğinizi, üstelik dövdürme gibi metodların gayet ciddi şekilde geri tepebileceğini göz önünde bulundurmanızı, bu yüzden direk mukavemet koymak yerine biraz politik davranıp önce durumu objektif bir şekilde gözlemlemenizi tavsiye ediyorum. önemli olan duygularınızın dikte ettiği şekilde öfke kusmanız değil, şayet gerçekten annenizin iyiliğini düşünüyorsanız, çözüme kesin ulaşacak şey neyse onu takip etmeniz. biraz kurtla kuzuyu karşı tarafa geçirmeye benziyor, başlarda çözümden ulaşıyor gibi görünebilirsiniz, ama belki de çözümün tek yolu budur.

sabır ve güç diliyorum.

tehdit et anneni. herkese anlatırım de. sanırım saklıyor, çevreniz hoş karşılamayacaktır diye.

ben olsam adamın karısını bulurum ve konuşurum.

adamın karısına ulaşıp durumu anlatmak olayları çörap söküğü gibi bir çözülme sürecinin başlangıcına sebep olacaktır. bence en mantıklısı da budur.

Annenizle konuşacağınızı konuştunuz.
Bence adamla konuşun, tanışın, niyetini anlayın. Konuşma ve hareketleriniz hayatta hiç olmadığınız kadar sakin, düzeyli ve nezih olsun. Medeniyet iyidir.
Bu konuşma esnasında onaylamadığınızı, muhtemelen annenizin parasının peşinde olduğunu, eşiyle de konuşacağınızı vs... içinizde ne kaldıysa söyleyin, tepkisini ölçün.
Siz bağırıp çağırısanız, küfür ederseniz, fiziksel aksiyona girerseniz o da çileden çıkıp aynısını yapacak, adamın kalitesini ölçemeyeceksiniz.

Sonunda eşiyle konuşun da. Eşi ve adamın arasında doğacak sorunlar birçok yeni açılıma gebedir de. Adam eşinden boşansa bile sorunun bir ayağı çözülür.

Sonuçta koca insanlar, mutlularsa yapacak çok bir şeyiniz yok ama en azından beyefendinin eşi de durumdan haberdar olsun.

Yaptıklarınızı/yapacaklarınızı annenize de anlatın. Aynı sakinlikle ve dinginlikle. Son olarak en önemlisi: ANNENİZİ KAYBETMEYİN, yaptıkları doğrudan size karşı değil ki, onun da bir hayatı ve duygusal/fiziksel ihtiyaçları var.

noluyor ya, yok karısına ulas mıs bilmem ne. arkadasım kucuk cocuklardan bahsetmıyoruz burda. iki yetiskin, felegin cemberinden gecmıs insanlar. e hadi karısına ulastın kocamdır yapar dedi nolacak ? ne yapcanız ?

lhun a katılıyorum, her ne kadar begenmesen de, onay vermesen de iki yetiskin insan. hanı senın gozunde paradır sebep vs ama bi de su var senın paran da degil. diledigi gibi de harcar. travmatik ama kendını dusun bi de ? manıtasız gecirdigin donemleri ? indirdigin pornoları vs vs. bi de su var annen 20 yasında bi cıtır degil her gun baska birini bulabilecek kadar cekici degil.

tasvip etmıyorsan mesafe koyabilirsin, annenle konus adamla tanıs bak bakalım ne durumda cidden. ondan sonra tekrar dusun ne yapacagını.

adamın karısına hiç bir şey söylemeyin şuandaki en tehlikeli durum bu.kadının haberi olursa anneniz kötü kadın durumuna düşecek.kadın bütün suçu annenize atar, sonra kocasına daha çok bağlanır, nazıyla filan oynar adamla ilgilenir, onlar mutlu mesut devam ederler hayatlarına, olan annenize olur.bu senaryoda olan sizin annenize olacak.
hele babanıza hiç söylemeyin.ikisi birbirinden umudu kesmişler zaten.durumu çirkinleştirmenin alemi yok.
siz bu adamı bulacaksınız.oturup adam akıllı konuşacaksınız.
sizin annenizden beklentisi ne ?
kendi karısından neden boşanmamış ?
devamlı karısıyla ilgili sorular sorun.
yaptığının etik bir şey olup olmadığını sorun.
aynı şeyi sizin karınız yapsa ne hissederdiniz ? diyin.
kısaca durumu güzelce bir şekillendirin.önce annenizle adam akıllı konuşun.o ne istiyor.sonra bu adam ne istiyor onu bulun.ama ne istediklerini anlayın.birde bu işin böyle devam etmeyeceğini annenizede adamada söylemeniz lazım.burda duygu sömürüsü ve tehditler araya gidiyor.bir sonuca bağlamak için fazla zorlamadan üstlerine gidin.bunca şeyi yapmışlar sonuçlarınıda düşünsünler.ama özellikle annenizi çok hırplamayın.
konu anneniz siz ve adam arasında kalsın.sonuca bağlamadan da bu işin peşini bırakmayın.bu annenizin kendi hayatı olabilir ama yıllar önce o sizi hayatının bir parçası yaptı.
tehditten kastı:duygusal tehdit.bak karısına söylerim sen bu duruma düşersin gibilerinden.

yetiskin insanlar birbirini aldatmazlar.

benzer bir aile hayatı sürecinden geçmeyenlerin tavsiyesini dinleme mümkünse.
yok illa dinleyeceğim diyorsan evli değil bekar bir erkekle beraber olmasını doğal karşılıyorsan annenle bu durumu konuş . bana kalırsa bu saatten sonra başkasıyla evlenmemesi senin ve kendisi açısından da en iyisi.

-adamı döv tavsiyesi üzerine.
hadi diyelim dövdü. sonuç? neye çözüm getirdi bu. .annesi mutlu oldu mu sonucunda bunun?. gidip adamı dövmeyeceksin ama niye dövemiyorum falan diye de kızma kendine böyle saçma şey olmaz.
-anneni tehdit et üzerine:
yuh artık. bıçaklasın bir de namusunu temizlesin oldu olacak.
-karısına söyle üzerine:
adamın karısının annesinden bağımsız olarak böyle birşeyden haberi olması hakkı. ne var ki pek sağlıklı bir çözüm olacağını da zannetmiyorum.

senin yerine koysam kendimi açık söyliyim, olay büyümeden (daha doğrusu elegüne laf gitmeden çözmeye çalışırdım). yani karısına söylemek ya da adamı "bak karına söylerim" diye tehdit etmek saçma. adam bundan korkmaz zira böyle birşey beklemez. yapmassın çünkü. yapabilir misin ben yapamam gidip bi kadına kocan böyle böyle annemle.. çok zor.
kimse yemez yani bu tehdit edicem lafını. olayı annenle çözmen lazım.

internet sakat. adamın dediği her şey yalan olabilir. velev ki doğru, çoğu arkadaşın dediği gibi, evli ve kocaman çocukları olan bir kadının hassas ruhundan faydalanıp nasıl ayartısın ulan diye döv. adam lazımsa bizi ara. harbi dayak ve tehdit önemli. babana haber ver, adamın karısına da haber ver. sonra iki taraf da boşanıp ne yapıyorlarsa yapsınlar. ama dayak önemli.

bu tip adamlar karılarını çeşitli kişilerle ve biçimlerle aldatır fakat boşanmayı düşünmezler. bence adamın düzenini bozun. gidip karısına her şeyi delilleriyle anlatın ki kadıncağız benim kocam yapmaz iftira moduna giremesin. eğer hakikaten mutsuz bir evlilikleri varsa bu şekilde biter. anneniz de yeni duruma göre karar verir.

anneninizin bileceği iş.
sizi zerre ilgilendirmez.

kendi işinize bakın, size ne canım? annenizin bekçisi misiniz? anneniz ben ne yapayım akıl ver diye size müracaat etti mi? neden karışıyorsunuz?

hazmetmesi zor olsa da başkalarının hayatına saygı duymak lazım.

ben olsaydım;

gerekli malzemeler:
1 adet araba
3 adet hayattan beklentisi olmayan adam
1 adet uzun ip
2 adet tabanca
3 adet bıçak
1 adet ıssız tepe

öncelikle adamı iş çıkışı veya başka bir şekilde kaçırırdım. sözü geçen ıssız tepeye adamlarımla birlikte götürürdüm. sonra adama güzel bi işkence ettikten sonra (korkutmak için) adamı soyardım adamın kıyafetlerini alıp gaza basıp normal hayatıma dönerdim. sonra adam o halde şehre gelirdi rezilliğide cabası. üstelik adam senin hakkında suç duyurusundada bulunamazdı bulunsa bile ilişkisini karısından çocuğuna kadar herkes öğrenirdi. adamın kulağına küpe olurdu

her sey bir kenara, anne dunyadaki en onemli seydir bir insan icin, istisna kisiler olabilir tabii de.

bir gonul iliskisi icin anneyi uzmeye, kirmaya gerek yok. sizin annenize olan herhangi bir kotu yaklasiminiz, onun bazi seyleri icine atmasina ve hastalik bile cikarmasina sebep olabilir. cok duygusaldir anneler genelde. konusarak, guzel guzel anlatin duygu ve dusuncelerinizi.

unutmayin, gun gelir de "keske burda olsaydi da on tane insanla iliskisi olsaydi" derseniz geriye gelmez hic bir sey.

adamin karisiyla konusmak bana mantikli gelmiyor. ama adamla tanisabilirsiniz, biraz insan sarrafiysaniz da zaten anlarsiniz durumu.

annenizle konuşun. içinizdeki her şeyi söyleyin.
bu kadarıdor bu konuda üstünüze düşen.

anneniz zaten duruma göre ne yapacaksa yapacaktır o zaman.

anneniz için siz kendisinden bile önce geliyorsunuzdur tahminen. bunu bilin ama çirkin bir şekilde kullanmayın. kafanızdaki her şeyi annenize söyleyin. hepsi bu.

adamın tarafına karışmanız anlamsız, üstelik tehlikeli olur.

www.prittworld.com

silikon tabancasıyla yapıştır beybi... hiçbir yapışmayacak şey tanımıyorum kendisiyle

cardfree ne ya?

Süper insanlarsınız teşekkür ederim.
386 cardfree tebrik kartının entelcesi oluyor.

entelce ne ya?

sanırım yok cardfree diye bir şey, yemişler seni.
google'da bile cardfree tebrik diye aratınca bu sayfadan başka bir şey çıkmıyor.

neyse.. (bkz: tack it)

kendiniz keşfedin en zevklisi öyle. ama milanoya da bir gitmek lazım.

uçak biletini venedik gidiş, roma dönüş olarak değiştirin derim. fiyat farkı pek olmaz. olursa da hem değer hem kurtarır.

rota önerim şöyle

venedik : 2 gece
bologna : 1 gece
floransa : 2 gece ( pisa ve siena için burada kalınabilinir
napoli : 1 gece
roma : 2 gece

arabayı venedikten ayrılırken kiralayın. iki gün boşuna para ödemeyin.
romaya 2 gece yetmez derseniz bologna iptal.
aradaki yolların tamamı otoyol, floransa roma arasında ovieto'ya uğranılacak.

como gölü - milano kesinlikle görülmeli

yemek olarak genelde sokak aralarındaki ufak yerleri tercih edin
floransaya 1 gun yetmiyor yetmiyor yetmiyor!
veronaya kesin gidin zaten milanoyla venedik arasında cok cok guzel bir sehir
otel icin www.hotselworld.comdan faydalanın
italyanin her yeri cok guzel ya keyfini cikarin :)

Napoli'de çok vakit harcamayın bence. Pisa ya da gerek yok. En çok vakti Roma ve Floransa için harcayın, özellikle Roma'da çok fazla gezilecek yer var ve çok güzel bir şehir. Floransa da sanata doyabileceğiniz bir yer (1 gün yetmiyor gezmek için, ben de katılıyorum). Siena'ya uğrayabilirsiniz, küçük ama sevimlidir. Benim program önerim de şöyle:

- Venedik (2)
- Floransa (2) (2-3 saatliğine Siena)
- Napoli (1)
- Roma (3)

resimle ilgiliyseniz floransa'daki (bkz: galleria degli uffizi)'ye mutlaka gidin.

ne yapın edin milano'ya sakın gitmeyin, hiçbir şey yok orada. bana inanmıyorsanız bizzat gidenlere sorun, entrylere bakın. avrupa'nın en yalan şehri milano.

otelde motelde de kalmayın bence, kamp yapın.

valla kaç gün kalınacağı meselesini bilmem ama capri adasını görmeden gelmeyin bence. napoliden vapurla gidiyosunuz. bir de cinque terre de bir köyde de bir akşam kalabilirsiniz. floransada bir gece kalınıp, pisaya ordan da cinque terre diycem ama ters olabilir. ama capri bambaska bence. capri için önce arabyla positanoya gidip ordan da capriye gidip gelebilirsiniz ben oraya gidemedim ama.

bu işler için en güzel yöntem sözlüğe girip bahsi geçen şehirlerin başlıklarından tüyo toplamak.

bu arada napoliye giderseniz bi mozeralla di bufala yiyin yerime deniz kenarında,

iyi gezmeler

bu arada 386dx sonuna kadar haklı, milanoda hiçbirşey yok. zaman kaybetmeye değmez. onun yerine venedik dönüşü garda gölü kıyılarında bi yerde kalabilirsiniz. şarap bağları falan var, festivale falan da denk geldiniz mi dadından yenmez.

-Siena'ya mutlaka ugrayin.
-Siena'yi severseniz, Siena cevresindeki Arezzo, San Gimignano, Chianti gibi ufak ama guzel yerleri gezebilirsiniz.
-Kamp secenegini mutlaka degerlendirin. Olmadi bir kac arabada uyuyun, o parayla yemek yiyin- (Chianti'ye gitseniz de gitmeseniz de saraplarini mutlaka tadin.)
-Milano cok yalan ama olur da Milano'ya gelirseniz size bir kahve ismarlarim.
-Son olarak italya'da dikkatli olun, emniyet tedbirlerini elden birakmayin, iyi eglenceler.

Herkese çok teşekkürler, başta da yazdığım gibi Milano'ya gitmeyi düşünmüyorum bileti'de alitalia'nın kampanyasından çok önceden Roma'ya gidiş dönüş şeklinde ve çok uygun fiyata almıştık dolayısıyla değiştirme şansım pek yok ama ilk gün iner inmez trenle venedik'e geçmeyi düşünebiliriz. Hepsini değerlendireceğim tekrar teşekkürler.

hostelworld.com'dan bakın

bakmıştım, orada gözükmüyor.

kulak tıkacı kullan. fan gürültüsünü falan da duymazsın.

fan sesi falan değil benim problemim çok sık tıklama yapmam gerektiği için rahatsız oluyorum

logitech'in bir modeli vardı ama adını bilmiyorum bir bilgisayar mağazasına gidiniz 3-4 mouse'dan biri o şekilde. ben de sizin gibi rahatsız olanlardanım. ben de öyle yaptım

size tablet versek ^^

mouse ile çizebilip tablete alışamayanlardanım =) mouse tavsiyesi istiyorum =)

Buyrunuz:

www.quietmouse.com

rahat ulaşabileceğim bir yerde olursa da süper olur.

böyle bir şey varmış
www.a4tech.com
internette 9 lira diyolar.

bir forumda MS wireless optical mouse 2.0 icin klavye klickinden daha sessiz demisler. bilmem yeterli mi

Entertainment visit dediği oradaki festivalde siz çıkacaksanız almanız gereken bir şey. İzlemeye gidiyorsanız genel ziyaretçi vizesi alacaksınız.

bayan felan deyince pembe geldi aklıma pembe koyun isimini kesin zengin olursunuz.

"bağyan" koyun diyeceğim ama, bana göre sempatik, millete nasıl görünür, bilemem.

"style" olabilir. Hiç içime sinmese de aklıma geldiği için söylüyorum " esharp" tarzi bi'şey olabilir. Ne tarz giysiler satılacak? Yer olarak neresi? Reklam- pazarlama uzmanı gibi konuşmaya başladım:)

artemis
daphne
helen
leto
pandora

çok kötü bunlar be

yabancı isimler daha çok tutuyo nedense...
dress up?

bu ara pek bi moda SHE =)

asena ya da athena

kapkaç olsun. soad'ın steal this album'ü tadında. açılır açılmaz posta gazetesinde de çıkar adınız, reklam olur.

(bkz: Belle)

giyinn

mintan

gardırop

bu soruya bir türkçü farklı yanıt verir, atıyorum bir komunist farklı yanıt verir. varmaya çalıştığınız noktayı anlayamadım sanırım.

ha, bana soracak olursan, hoşuma gitmez. o adama kıt akıllı muamelesi yaparım.

Atatürk ve devrimleri konusunda pek fikri olmadığını düşünürüm.

"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir (yeterlidir)." mustafa kemal atatürk

o dövmeyi yaptırmak bu lafı eden bir liderin hatırasına saygısızlıktır kanımca. isteyen istediği dövmeyi yaptırsın ona lafımız yok tabi ki. ama niyet vücudu süslemek değil; atatürk'e olan saygıyı ifade etmekse bunun yolu yukarıdaki ikinci cümlede bizzat kendisi tarafından belirtilmiştir. okuyun, öğrenin, anlayın, hatırlayın, savunun.

bir arkadaşım var ülkücü onda görmüştüm, bilmiyorum çok karizmatik buluyorum diye yaptırdım demişti. bir de solcu bir kız tanıyorum harbi harbi solcu, en büyük devrimcilerden biri olduğu için demişti ondan yaptırdım demişti.

şekilci derim.

çok kıro bir şey bence. hani mümkün olsa müslümanın birinin koluna hazreti muhammed ile ilgili bi şey yaptırmasından farklı gözükmüyor benim gözüme.

insanlar ne der kaygısıyla dövme yaptırılmaz zaten. görsek ne düşünürüz, bence bi önemi yok. içinden geliyorsa bırakın yaptırsın. bence dövme, kişinin kendisi görmek için yaptırması gereken bişeydir. kolunda onu görmekten hoşlanacaksa yaptırsın. atatürk görseydi ne düşünürdü, onun da bi önemi yok. yaptıranan kendisine güzel bişey ifade ediyosa doğrudur. onun anladığı önemlidir.
ne biliyim, bi dikenli tel, bi kurukafa dövmesinin benim için bir anlamı varsa, bütün dünya mal mısın desin, yine yaptırırım sonuçta.
ha zaten insanlar görüp şöyle şöyle düşünsün diye yaptıracaksa dövme yaptırması toptan hatadır.

bazi dovmeciler* bedavaya yapiyorlar bunu.

sirf sekilcilik gibi geliyor bana. obama'ya sinek oldurdugu icin peta'nin verdigi tepki gibi cig, zorlama geliyor. o dovmeyi yaptirana kadar nutuk'u tekrar okumayi tercih ederim sahsen.

(söylenmiş ama)bedava yaptırdığını düşünürüm.
bir ara haberlere bile çıktı, adam bedava yapıyormuş atatürk imzası şeklindeki dövmeyi.
ha bir de, sürekli metal gruplarının tişörtlerini giyip sokakta gitar çalıyormuş gibi yapıp yürüyen yavuşak metalcilerden farkı olmaz gözümde.

(bkz: atatürk'ün imzasından dövme yaptırmak)

bence normal birşey. bana göre atatürk ün imzası ciddi karizma, çok şekilli. bunun illa bir anlam ifade etmesi gerekmiyor. krolukla veya görgüsüzlükle de alakası yok.

ben önceki yazılmış olanların dışında bir şey düşündüm nedense. bir yandan tabii ki "atatürk sevgisi bunu ne kadar kaldırır" meselesi var, yok değil, ama diğer yandan da şu: sen atatürk'ü bu kadar seviyorsun sayıyorsun çok güzel, ama atatürk seni görseydi üstüne imzanı atar mıydı? ya da sen bunu düşünüyorsan kendini ne kadar önemsiyorsun? bir yandan kendini metalaştırma diğer yandan ise yanlış bir yönde aşırı önemseme. ben bunu görürüm atatürk imzası dövmesinde.

'cereal killer' düşündüklerimin aynısnı yazmış,bence kardeşinize burada yazanları bile okutmanın anlamı yok,içinden geldigi ve istediği gibi hareket etsin.

Selamı sabahı keserim, meraba meraba o kadar.

niye bit dovme olarak Ataturk e olan saygini digerlenine gostermek isteyesin ki? eger illa Ataturk u hatirlatacak birseyler takmak istiyorsan imzali kol saatleri var cok guzel. ben oyle yapiyorum.

yarın öbür gün karakola düşerseniz 5. kattan atlayıp intihar etti diye gazetelere çıkmanızı önleyebilir. bu açıdan faydalı bence.

kardeş demişsiniz, daha genç olduğunu varsayarak ideolojilerin yaşla beraber değişebileceğini düşünüyorum. çocuk yarın bir gün dinci/liberal/komünist olacak ama kolundaki yüzünden kendisiyle çatışmaya girecek. yapmasın bence. ya da geçici falan yapsın nebleyim.

manyak derim çok kısa olarak.

atatürk dirilip görse sopayla döver çatçat diye..
mesela neden türk bayrağı değil, atatürk büstü ya da minimalist bir resmi böyle sırf gölgelerden oluşan filan, niye böyle şeyler değil de imza? başka türlü bakış açıları herhalde.
absurd olsa da ben de şu hapishane dövmelerinden dirsekteki örümcek ağları olayını çok beğeniyorum ama yaptıracağımı sanmam :)

insanın ideolojik yönelimi 40'lı yaşlarında hatta daha sonrasında bile değişebiliyor. eminim kardeşin oldukça gençtir, hiç o kadar emin olmasın hayatının sonuna kadar o dövmeyi gururla taşıyacağına.
lakin dövme de güzel bişey, estetik bulduğu ya da daha kişisel bir anlamı olan bir şekil yaptırsın bence. pişman olma ihtimali azalır.
bir dövme sanatçısının röportajını okumuştum, ideolojik veya dini simgelerin dövmesini kesinlikle yapmadığını söylemişti mantıklı bence de.

Bu kadar manyak falan demenize gerek yok o kadar garip bir durum değil bence çünkü gidip atıyorum aslan orumcek vs. yaptıracağına Atatürk'ün imzasını yaptırır burdada kımsenın ona manyak deme hakkı yoktur.

bavulla uğraşmazsın,

bence gece de olsa, atla otobüse, şehir merkezine gel, dolaş helsinkiyi yürüyerek, ufak şehir zaten, hırsızı uğursuzu da pek olmaz, rahat rahat takıl.

arigolda katılıyorum.

çok teşekkürler cevaplarınız için.
2 yıllık öğrenci vizem(isveç)olacak herhalde finlandiya sorun çıkarmaz.

çıkarmaz.

Valla ben de aynıyım, şimdi bir işe başladım en azından isteksiz olmaya vaktim yok :D Harbiden bir şeylerle uğraşmak daha iyi hissettiriyor. Ayrıca sorun mükemmeliyetçilik bende olan da o yani hiç kimse yeterince iyiymiş gibi gelmiyor yakın olabilmek için. Nasıl çözümlenecek bilmiyorum ancak psikologla görüşmenizi tavsiye ederim, iyi oluyor.

canım kardeşim kırılmak, alınmak yok.

her gün bu konseptte 3-4 duyurumuz var. bazı arkadaşlar ellerinden geldiğince destekliyor, cevaplar yazıyor. ben de açıkçası bir boyutta empati kurmak, hoş bir bağlantı yakalamak, sevmek sevilmek, sempati ortamı yaratmak istiyorum ama cevap balyoz gibi tepene inerken, gün gibi aşikarken imkanı yok bunların.

tekrar edeyim: cevap gün gibi aşikarken, elden o cevabı inatla tüm "mutsuzum, acılıyım" duyurularına girmekten başka çare kalmıyor.

o yüzden bütün içtenliğim ve iyi dileklerimle montla sıç diyorum.

montla sıç.

bence biri seni dövsün, ya da sen birini döv.

Ben de ayni durumdayim, fakat bundan sikayetci miyim? Hayir degilim.

Her zaman icin cevremdeki insanlar nicelik olarak degil, nitelik olarak doyurucu olsun istemisimdir. Su hayatta gercekten arkadaslik kurabilecegim nitelikte insanlar o kadar nadir bulunuyor ki! Fakat nadir de olsa ben o insanlari ariyorum. Yalnizca "Arkadas" olsun diye aptal aptal insanlarin muhabbetine neden katlanayim ki.

Boyle devam et. Fakat insanlara tek bir sans yerine birden fazla sans ver. Yaptiklari ilk hatada direkt olarak silme onlari. Boylece zaman icerisinde birkac tane de olsa kalici-sahici dost edineceksin. Ki bunlar sana bir omur yeter.

cevap yazan tum arkadaslara tesekkurler..solemek istedigim bikac bisey var lakin..
@loralynn; mukemmeliyetcilik konusunda haklilik payin var..
@blackdog; denemedim mi saniyosun??
@pirasa; onu da denedim canim kardesim, cevremdeki bikac er kisiye soyle bi fight club konsepti yakaliyalim diye girisimde bulundum...gel gor ki, git biyerin aciycak simdi, elimde kalirsin valla, aman guc dengesi yok bi kaza cikar seklinde klise soylemlerle ciktilar karsima..

iyi bir yerde masaj yaptır

neyin ikinci elini aradiginizi soylerseniz daha kolay cevap verilebilir.

kiyafet

bakınız şurası: www.ebay.co.uk

oxford taraflarında en egzantirik giyim mağazaları var (2.el)

yurt içi interrail gibi olacak. bence yorucu olur, ama yapılabilir. sonunda dinlenirsiniz. yaz aylarında bilet açısından sorun yaşayacağınızı sanmıyorum..

bir de bulabiliyorsanız yol arkadaşı bulunuz=) ya da trende insanlarla tanışın.

hırsızlık olayı ben de duydum. kompartmanda kalırken kilitlememezlik yapmayın kapınızı filan demişlerdi. oluyormuş galiba hala. az eşya, az nakit para çözer bu sorunu gerçi..

geçen hafta interraille 10'dan fazla ülke/şehiri gezmiş danimarkalı bir kaç elemanla muhabbet ettim. adamlar yorulduklarından ama bu denli bir gezi için ilk önce zihnen hazırlanılması gerektiğinden falan bahsediyorlardı.

millet trenle 10'larca ülke gezebiliyor ve bunu da yapmaktan inanılmaz zevk alıyor. diyeceğim o ki yapmak istiyorsan ve kafana koyduysan yoldaki yorgunlun muhtemelen seni pek zorlamaz.

Diğer kısımları bilmem ama Aydın-Denizli hattı yol bakımı sebebiyle çalışmıyor. daha önce Denizli-Aydın yaptım sürekli, şimdi de İzmir-Aydın yada İzmir-Söke gidip geliyorum. Gayet rahattır. Klimalı, geniş koltuklu, çok fazla sarsılmıyor. İstediğin zaman kalkıp dolaşabilirsin. Bu bakımlardan otobüs yolculuğundan çok daha rahat, ammavekalin çok daha uzun sürüyor. Ama tabi bunlar mototren veya expressler. Posta trenlerini tavsiye etmem.
Eskiden vagon aralarında sigara içilebiliyordu, fakat artık tamamen yasaklandı.
Diğer taraftan istediğin her yere trenle gidebilme imkanın da olmayacaktır tabi ki, eninde sonunda bir yerde otobüs veya dolmuşa muhtaç kalacaksın.
Hiç denk gelmedim senin dediğin çeteci tiplere. Ama aklında olsun, bilet fiyatları otobüslere göre çok çok daha uygun olduğundan, genelde (en azından benim gidip geldiğim hatlarda) sosyo-ekonomik seviyesi biraz düşük yolcu profili oluyor. Özellikle birim kareye düşen çocuk sayısı çok fazla olabilir.
Bunları göze alabiliyosan özellikle kulağına ipodu takıp etrafı izlemek çok keyiflidir. Okadar sallanınca beşik etkisi de yapıyor ister istemez.

ee kulağa gayet makul geliyor söyledikleriniz...

Yıllardır trenle seyahat eden biri olarak hiç hırsızlık yaşamadım ama bir arkadaşım bölgesel yolcu treninde geçen sene 4 defa cüzdanını çaldırdı :) Hızrsızlar var ama biraz uyanık olmanız yeterli.
İşin psikolojik için TCDD ile seyahat ettiğinizi kafanızdan çıkarmazsanız, treniniz 5 6 saat rötar yapınca kafayı yemezsiniz.
Birde bazı yollar bakıma giriyor ve bazı hatlar kimi zaman çalışmıyor. İnternet sitesinden bakmanızı öneririm.Mesela adana iskenderun arası çalışmas var galiba.

tek başıma da çatlamam sıkıntıdan herhal? değil mi?

Yapılır tabii ki, neden olmasın?
Ben zamanında almıştım bu aylık tren tur kartından.
Ama bence tek başınıza çıkmayın, çok sıkılırsınız.

tek kişilik koltuklar bile boy açısından dar geldiğinden yıllardır trenle seyahet ederim. diğer arkadaşlar cevap vermiş çoğu konuya ama şunu söyleyim, tren seyahati zevklidir. bilkentli bir profesör, yanında 3 tane subay, 2 tane kuzey ıraklı arkadaş sabaha kadar siyaset tartıştığım da oldu trende, adanalı abilerin pavyonda nasıl karılarla oynaştığını dinlediğim de oldu. fazla sohbet arayan tip olma yolculuklarda genelde hoş durmuyor, zaten bir şekilde sohbet edeceğin ortam doğar merak etme.

çeteci ergen tiplere hiç denk gelmedim. olay çıktığını da görmedim. ama uyanık ol, eşyalarını ortada bırakma. kuşetli ile gideceksen cüzdanını yastığın içine koy.

ben de yurtdışındayken ailemi, istanbulu, arkadaşlarımı, çıkıp kokoreç yemeyi, gece 12 de bile bin tane açık dükkan bulabilmeyi, kısacası buradaki karmaşayı çok özlemiştim. ilk 1 yıl gerçekten de güzeldi fakat oradaki hayatınızı gerçekten özleyeceksiniz buraya gelince. o kadar çok sorun çıkacak ki ailemden uzak olsam da olur diyecek duruma geleceksiniz.

imkanınız varsa gelin 1-2 yıl burada çalışın, yaşayın, özlem giderin. baktınız her şey iyi gidiyor kalırsınız, olmadı dönersiniz. cidden oraları çok özleyeceksiniz, ve pişman olacaksınız dönerseniz.

orada kalın. istanbul bir cehennem. tatillerde gelirsiniz. aileniz de çok özleyince sizi ziyarete gelir. ben kendi çocuğuma da git diyorum.

Merhaba,
Kafa patlatmak istemem ve yalnızca şunu söyleyebilirim: Bu ülkede herkes buradan kaçma derdinde. Gerisini siz düşünün. :| Kararı da sizden başka kimse veremez. Sonuçta önemli bir karar veriyorsunuz.
Bol şans.

Dönmeyin. Erkekseniz ya da bayansenız ve yaşınız 40'dan büyük ise beni evlatlık alınız. Oraya geleyim. Bayansanız ve yaşınız 30'dan küçük ise benimle evleniniz. Oraya geleyim.

Not: Erkekseniz ve Hollanda'da iseniz yaş farketmez. Benimle evleniniz. Oraya geleyim.

Not 2: Gelme.

ne gerek var arkadaşım özlemişsin anladım ama duygusal olma. tamam istanbul güzel hoş ama hayat bu. nerede olduğunu bilmiyorum ama bahsettiğine göre güzel şartları olan bir yerdesin. tatillerde gelip biraz alırsın havasını olur biter.

Öncelikle bu "aman ne yap et kaç buralardan" geyiklerini pek kaale almamanızı öneririm. Türkiye'de yaşayanlar ne yurt dışındaki şartları biliyor, ne de göreceli olarak Türkiye'dekileri.

Bence gidin İstanbul'da takılın birkaç hafta. Sonra tekrar düşünün.

yurtdışında çalışarak ekonominizi düzeltebilirsiniz ama türkiyeyi özlersiniz.
türkiyede bazen çalışsanız da işinizde olsa bir anda işsiz kalabilirsiniz ve ekonominiz altüst olabilir. o çok sevdiğiniz yerler beyoğlu vs sizi boğabilir.
yaşınızı bilmiyorum ama bu ülkede bir şeyler yapabilmek, para biriktirmek iyi yaşamak gerçekten çok zor.
en güzeli 1 yıl özleyin sonra bu ülkede ( türkiyede) sadece tatil yapın. sonra yine 1 yıl özleyin.

fight club'ı izlemediyseniz izleyin, izlediyseniz yeniden izleyin hatta ne alakası var yahu benim dediğimle deseniz de yeniden izleyin.

koç carter iyidir.

(bkz: bizim aile)

(bkz: requiem for a dream)

trainspotting.

(bkz: Brubaker)

(bkz: pulp fiction)

(bkz: the shawshank redemption)

(bkz: rocky 1)

(bkz: rocky 4)

kendi adıma en sevdiğim gaza getirici filmler bu ikisi...

remember the titans

pursuit of happyness
be kind rewind
papillon
the sting
tüm guy ritchie filmleri (enerji verir)

the replacements , amerikan futbolu ile ilgili eğlendiren ve müzikleri ile coşturan bir filmdir en azından benim için.

yenilmez (Undisputed) diye bir film var 1 ve 2 si mevcut 2. iyidir.

Son Kale ( the last castle ) robert redford oynar , değişik duygular hissettirir.

Misal ben bugünlerde tsubasa road to 2002 çizgi dizisini izliyorum hem kafamı dağıtıyorum , hem çocukluk günlerimi hatırlıyorum hemde drive shoot öğrenmeye çalışıyorum , onu da izleyebilirsin kanımca.

contact
about schmidt

(bkz: little miss sunshine) izle gaza gel. hatta uç :)

biraz geç cevap veriyorum ama idare edin artık


yazıma ahahahahha gülerek başlamak istiyorum.. zira önerilen filmlerin yüzde 90'ı çok kaliteli ve dünya sinamasında ağırlığı olan filmler.. ama sizin ihtiyacınız olan film kesinlikle öyle bir şey değil. sizin ihtiyacınız olan film 'never back down'


izleyen arkadaşlarımın hepsi (abartmıyorum) gaza geldiler. biri koluna dövme yaptırdı filmin ismini. diğeri ertesi gün spor salonuna kayıt yaptırmaya gitti.. bi tanesi topçu olcam diye tutturup futbol klübü aramaya başladı(yaşı 19)..kuzenim boks salonuna yazıldı.. diğeri canıma tak etti deyip sevgilisini terk etti. :D:D ciddiyim bakın bunları yazarken.

film bittikten sonra böyle bi koşmak, depar atmak birilerine saldırmak istiyosunuz. yani bu film tamamen fiziksel etkili. ama diğer filmler zihinsel(yada ruhsal diyelim).. en azından bana göre.

he never back down güzel film mi.. hayır. klişe dolu gençlik filmi. ama yinede inanılmaz gaza getiriyor.

yeni bir şey söylemeyeceğim ama şu andan sonra terliks'in yöntemi en makul ve doğru çözüm olur. diyelim vizeyi italya'dan aldınız, isveç pasaport memuru "ne ayaksın bilader" derse, "arkadaşlarla fikir değiştirdik, bakın uçak biletim ve otel rezervasyonum, 2 gün cennet vatanınızda takıldıktan sonra çizme'ye topukluyorum" demeniz en normal yol olacaktır.

bu yeni çıkmış bir şey schengen için alınan ülkeye ilk girmek lazım diye. ancak geçenlerde arkadaşım fransa'dan vize aldı gitti direk belçika'ya girdi hiçbir sorun da çıkmadı. pasaport memeurunun da insnafında sanırım biraz. benim bildiğim bir ülkeden sürekli vize alıp ama ülkeye hiç ilk olarak gidilmezse sorun çıkıyor...

@alkolikfedai: yeni bir şey değil aslında. yıllardır mevzuatta, konsoloslukların sitelerinde, vs. yazıyor. ancak son zamanlarda daha çok dikkat etmeye başladılar hepsi o.
@tarona: allahaşkına bilir bilmez uydurmayın.

İsveçliler makul ve rahat insanlardır. Endişelenmeyin, çok büyük ihtimalle bir sorun çıkmaz. Çıkarsa da ezeriko'nun tavsiyesini öneriyorum.

isvec konsolosluguna e-mail atmistim yunanistan vizesi ile girebilir miyim diye. Cok da olumsuz bir cevap degil bu degil mi:

"Aslinda vize aldiginiz ülkeden girisinizi yapmaniz gerekmektedir. Isvec'e giris yatiginiz zaman kapida problem ile karsilasma olasiliginiz her zaman bulunmaktadir ancak bu kesinlikle olacak anlamina da gelmemektedir. "

yasadiklarimi yazmamisim. belki birine faydasi dokunur diye aradan 3 sene gecmis olsa da yazayim.
pasaport noktasinda tatli mi tatli bir bayanin oldugu sirayi sectim. once neden yunanistandan aldin dedi, planim son anda degisti diye dogruyu anlattim. ne yapacaksin dedi. svalbard'a gidicem dedim. sasirdi. calistigin yer iyi bir yer mi dedi. turkiye'deki en iyi yer dedim. ne kadar para var uzerinde. 1000 euro. gorebilir miyim. buyrun. iyi tatiller.

Tam olarak dediğim gibi olmuş yani. Bilir bilmez uydurmayın diyen 386 dx e selam olsun :)

cık.

hatta araya girildigi vakit ters tepme ihtimali bile var. bir tanıdıgımız oglunun güzel bir bölgede askerlik yapması için ugraştı kendince, boş yere. araya adam soktu falan oglunu şırnak iline verdiler.

velev ki odada yatıyorsun, askerligin güzel geçecek mi sanıyorsun? bölükten kaç kişinin tacizine ugrarsın? uzman çavuşlar ya da astsubaylar üstü kapalı seni hiç mi rahatsız etmeyecekler sanıyorsun?

deneme bence.

ilk gideceğin yeri ayarlamak neredeyse imkansız,

acemi birliğinden hangi şehre gideceğini ya da dağıtım yapılmayacaksa birlik içinde ne görev yapacağını, tanıdık vasıtasıyla halledebilirsin.

sağlam tanıdıklardan bahsediyor burada şair, yoksa sıçma ihtimalin yüksek.

genel olarak çok da kasmana gerek yok eğer kısa dönem yapacaksan.
ben kasmayacağım yani. (kısa dönem çıkacağını varsaydım, amin)

not: ben böyle duydum, ama henüz görmedim.

böyle bir olgu vardır. çoğunlukla usta birliğe dağıtım döneminde kullanılır. usta birliğinde de 8-10 ay torun, çömez, alt devre muamelesi görmemek için kullanılabilir. k.d. ise asker, o zaten rahat problem yok; torpil olmasa da olur.

tüm bunlar malum olguyu yapacak kişinin yine ''askeri muhit''ten yüksek rütbeli olması kaydıyla bir telefonuna bakar.

mesela kısadonemim amcam topcu general hayrullah kıpcakoglu(hayal mahsulu) nu arattım ozaman ne olur bana kıyak bi is falan mi verirler?

General seviyesinde birini aratmadıkça çok fark etmez. Albay seviyesi basit bir er-erbaş için fazlasıyla yüksek ama tek telefonla "rahat ettirin bakayım aslanımı" dedirtecek kadar yüksek değil. Albaydan albaya değişir ağırlığı ama genelde böyledir.

diyelim ki arattın birilerini. aranan kişi ne yapacak?

1) Seni yanına çağıracak. Nasılsın evladım, iyi misin, sıkıntın var mı vs. diyecek

Sen de yok diyeceksin öyle çok ciddi bir dayak veya taciz gibi uç örnekler olmadıkça.

2) Senin çağırıldığını duyunca astsubay tayfası otomatik olarak kıl kapma potansiyelinde olduklarından kıllık çıkarabilirler. gündüz seni çağıran subay var ama, geceleri astsubayların ve uzmanların elindesin. gık çıkaramazsın. ertesi gün de seni çağıran subayın yanına gidip şikayet edersen çok bir işe yaramaz, sonuçta sana angarya olarak yaptırdıkları şikayet ettiğin işi herkes yapıyor. sadece sana gıcıklığına yaptıracaklar, o nedenle şikayet etsen de mızmız karı kılıklı adam olursun herkesin gözünde. tecrit edilirsin. üstelik şikayetin de bir işe yaramaz.

3) Ciddi olarak üs komutanını arayabilecek bir general tanıdığın varsa (tümgeneral ve üstü olması çok farkeder) o zaman iş değişir. seni postası yapabilir, yanına çaycı yapabilir vs. ama yine de geceleri o komutan üste olmayacak ona göre.

eğer kısa dönem yapacaksan ancak çok uç birşey olursa arat. bana taktı, bana şöyle diyor vs. gibi şeyler için aratma, sonuçta tanıdığı olmayanın ne farkı var senden? uzun dönem yapacaksan da bir nebze rahat edebileceğin postalık vs. işlerine geçebilmek için aratabilirsin en fazla.

kogus yerine oda da kalamazsın ama usta birliğinde nereye gidip hangi işi yapabilecegini gayet güzel de ayarlıyorlar. Bunu yapanların yetkisi nedir bilmiyorum da var böyle bir şey.

kişisel deneyimlerime dayanarak söylüyorum.askerde işin içine generaller haricinde bir rütbeli şahsiyet koydukça askerliğini daha da çekilmez bir hale getirirsin.en rahat askerlik hiçbirşey bilmiyorum,hiçbir işte çalışmadım,kişisel hiçbir becerim yok,ben sadece okula gittim geldim diyerek yapılır.sadece nöbet tutarsın başka hiçbir zimmet,görev almazsın paşa paşa bitirirsin..ne kadar az sorumluluk o kadar rahat askerlik..bu arada koğuş yerine oda mı?unut.

general dediginde leblebi gibi avuc avuc bulunmuyor ki. nerden bulacam generali marasali sıksam buzsem albay cıkar yarbay cıkar.neyse justforget about it..

askerin içinde mafyavari oluşumlar da var para karşılığı bu kıyakları ayarlayan.
arkadaşım aynen bu şekil rahat rahat donanma komutanlığında yaptı askerliğini.

Sen sordugunda sallamis olabilirler ama havalimanlarinda trafik oldugu icin ucaklarin beklemesi dogaldir. Ucak oldugu yerde bekleyemedigi icin de tur atar.

Ayni sekilde inisi tehlikeye atacak ruzgarlar varsa onlarin dinmesi de beklenebilir.

Çok çeşitli sebepleri olabiliyor. Mesela o an pist herhangi bir rötardan dolayı dolu oluyor ve havadaki uçak pisti pas geçip bir dahaki sefere iniş yapıyor. Sonuçta Antalya gibi büyük havalimanlarında 5 dakikada bir uçak inip kalkıyor. Rüzgar da bir etken olabiliyor elbette.

Not: hostes değilim, olmaya niyetim yok, istesem de olamam.

yok sallamıyorlardır. gayet normal yani trafiğe göre.

izmir'den istanbul'a 50-55dk suren yolculuklarda trafik yuzunden bu turlamalara 1 saat 10dk maruz kaldigim bile oldu. ozellikle ataturk havaalani kapasitesinin uzerinde kullanildigi icin surekli oluyor bu.

ayrıca bir pilotun ilk seferinde iniş yapmadan bir tur es geçip ardından iniş yapması gelenekmiş falan diye bir şeyler duymuştum zamanında.

ayrıca uçağın fiziksel kapasitesi ve yolcu konforu için geniş bir daire çizmek zorundalar. sonuçta 5-6g yemek istemezsin durup dururken uçakta değil mi?

bi ara gece gelecek uçağı unutup havaalanını kapatıp gitmişti havaalanı yetkilileri bi şehrimizde, hangisiydi hatırlayamadım ama, uçak naapsın di mi ama.
bir kez de gece yarısı konya'ya inecekken pist ışıkları yanmamıştı bir konya turu yapmıştık ekstradan. bu arada yeri gelmişken belirteyim ki gece vakti konya aynı bir örümcek ağına benziyor, aladdin tepesi merkez olmak üzere.

İneceği pisti hizalıyor da olabilir ayrıca. Rüzgarın durumuna göre iniş/kalkış yapılan pist ve yönü değişiyor. Örneğin güneyden kuzeye doğru inmesi gerekiyorsa kuzeyden gelen bir uçağın havaalanını geçip tekrar geri dönmesi normal.

bir de uçaklar sırayla iniyorlar piste. bazı aklı başında pilotlar yolcular için anons yapıyorlar 'piste iniş için 9. sıradayız. 15 dakida içinde inebileceğiz.' gibi.

pistin inişe uygun olması bekleniyor, e beklenirken de daireler çiziliyor. iststatus.com'da 8 çizen bile gördüm (emirates 777). bahsettiğim siteye bakarsanız trafik yoğunluğunda inişte peş peşe 6 7 uçak göreceksiniz sıra sıra.
bunun dışında sorunlar da olabilir , ama %90 budur...

hem de daha kolay alır hatta.

Orada oturmuyor da gezmeye gitmişse alması genelde mümkün değil. Orada yaşıyorsa alır tabii ki.

Benim arkadaşım master öğrencisiyken aynenStockholm'deki İngiliz elçiliğinden aldı vizesini.

sanmiyorum bende oyle bi sorun olmamisti.. ben universitedeyken pasaportumu aldigimda, kimligimde ortaokul fotografim vardi..zaten yurtdisinda kimliginin hic bi gecerliligi yok, pasaport gecerliheryerde kimlik niyetine..

ozellikle yurtdisi icin zaten kimlige ihtiyacin olmayacak pasaport olunca. dolayisiyla kimlikteki fotografin sorun yaratacagini sanmam. yurticinde de simdiye kadar sorun yaratmadiysa bundan sonra da yaratmaz. 10- 15 senelik fotosunu kullananlar oluyor. 3 sene ne ki? benim de 16 yasimdan fotografim duruyor kimlikte. simdiye kadar bir sorun yasamadim.

Ya gidin çektiriverin ne olacak. Üç kuruş bişey artık.

yeni resim çektirmemek 5-10 tl için alınmaya değmeyecek risktir
istenilen fotoğraf 4.5cm*6cm onu da unutmayın, çektirirken fotoğrafçıya söyleyin o halleder

@fletch:

cm demek istediniz sanırım.

@ 44 evet mm değil cm olucak, düzelttiğiniz için saolun

registration plate ya da license plate denilebilir.

license tag de deniyür.

günlük konuşma dilinde kullanacaksan yalnızca plate demen yeterli.

number plate diyor ingilizler. google'da

"number plate" site:uk
324,000

"license plate" site:uk
49,700

sonuç döndürmekte.

adam gibi calisan gps'i ve navigasyon uygulamasi olan bir telefon.

tişörtünün içinde falan görünmeden takılabilecek ufak bir çanta al, pasaport ve paranı koymak için. hayvan gibi sırt çantasıyla dolaşılmıyor hep, sırt çantası gibi bişey alabilirsin kısa süreli geziler için. gpsli telefonun var mı bilemem ama iyi ve kullanışlı bir harita şart, atlas gibi kocaman bişey değil tabi. ufak bi sözlük olsun yanında, bakkalda çakkalda lazım olur. marketten falan alınacak bişey taşıma yanında. bi de minik bi yastığın olsun trenlerde falan beli ağrıyor insanın. en konforlu ayakkabını götür, bi açık bi de kapalı ayakkabı yeter. yağmurluk al, şemsiye bile olabilir. mayonu da al yanına. bira-şarap açacağı makası bıçağı falan olan bi çakın olsun. kendin yeme içmeyi ayarlıyacaksan termos, bardak vs olabilir. fotoğraf makinası için pil şarj aleti, ekstra hafıza kartı, gezi günlüğü, aklıma gelenler. checklist yazacak kadar deneyimli olmasamda bana zorluk çıkaran şeyleri hatırladığım kadarıyla yazdım. tek basına gitmek ne kadar eğlenceli olur bilmiyorum bence ne kadar çok kişi o kadar eğlence, belki internetten o tarihlerde aynı yerlere gidecek birilerini bulabilirsin. boş şanslar ve iyi eğlenceler.

anladığım kadarıyla urban yapacaksın bu backpacking işini (türkçeyi zktik). önce şu ayırabileceğin mini bütçeni de bir yazsan süper olur.

urban mekanda çadır kurmaya kamp alanları dışında izin yok. kamp alanları da ücretlidir genelde, en ucuz hostelin yarı fiyatına gelir ama aman aman bir tasarruf bekleme. öte yandan çift kişiliği bırak tek kişiliği bile fevkalade ağırdır çadırın, çok gereksiz bir yük etmiş olursun kendine, en kötü ihtimalle orada kiralayabilrsin, daha ucuza ve daha az zahmetliye gelir. uyku tulumu ve mata itirazım yok, gerçi tulumu sağlam bir battaniye ile de değiştirebilirsin, tren garı vs evsizlerin bulunduğu mekanlarda geceyi geçirebilirsin. ha tek başınayken tavsiye eder miyim hayır, ukraynanın bu konuda güvenliğine dair bir fikrim var mı o da hayır.

prensipte backpackini 15 kg altında tut, pratikte 10 kg civarı olsun max. bu içindeki yemek stoğu, suyu vs dahil değilken. içine 3er üst 2 alt giyecek, yine o miktar iç çamaşırı, işte havlusu püreli ilacı çakısı falan filan en elzem ne varsa koyacaksın. yine urban yerde ateş yakmak yasal değil bildiğim kadarıyla, kendim pişiririm muhabbetine girmek istemeyebilirsin, o yüzden ona göre ekipman da taşıma boşu boşuna.

gps olayına hiç lüzum yok, harita okumayı biliyorsan ve şehirden çıkmayacaksan tourist informationdan alacağın harita ve göreceğin landmarklarla rahatça idare edersin. bilmiyorsan da al sana oryantasyonunu geliştirmek için fırsat :)

önce bir tourist guide edin gitmeden, ne yapacağım diye kabaca planla, bütçe aralığı çıkar kendine. bu illa o plana uyacaksın anlamında değil, kabaca fikir edinmen için.

bunlar genel olarak söyleyebileceklerim. ama gidip görmüş arkadaşlar eminim daha spesifik fikirler verecektir.

*genel malzemeler:
*çanta
*çadır
*uyku tulumu
*mat
*ayakkabı (trekking ayakkabısı tercihen gore-tex)
*2-3 çift çorap
*bir kaç çift t-shirt, short
*nalgene (kırılmaz su matarası)
*termos bardak

kişisel bakım, hijyen:
*diş fırçası ve macun
*ıslak mendil vs vs
gerekliyse lens kabı, suyu vs, kadınlar için diğer hijyen malzememeri, işin düşecekse condom
*en basitinden ilk yardım gereçleri (sargı bezi, bant, dezenfektan vs vs)
*kan grubunun, adının ve uyruğunun yazılı olduğu, tercihen ingilizce veya o ülkenin dilinde bir kart (kaza anında kolay bulunabilecek bir yerde)

*gps-navigasyon cihazı (avrupa kentlerinde çalışabilecek)
*kağıt-kalem (en gerekli şeylerden)
*gideceğin yerin gez rehberi (elektronik şeylere çok güvenme)
*dili çok iyi bilmiyorsan turist sözlüğü (günlük kullanıma uygun cümle kalıplar içerir)


ilk etapta aklıma gelenler bunlar.

Ne olursa olsun bir pusula al yanına. "Lan navigasyon aletleri var ne pusulası" deme, sonra pişman olma. Harita okumayı bilen bir yakının varsa (subayların çoğu iyi kötü okur) harita okumanın temellerini öğren ve gideceğin yerin fiziki haritasını al, özellikle dağ tepe yürüyerek gezeceğim, köylere gideceğim dersen.

almayı düşündüğün giysilerin yarısını, paranın iki katını al

Ben vermedim oyle belgeler falan. Hatta gelir durumu olarak da sadece son ayin bordrosu vardi. Hic sorun olmadan aldim, siz de alirsiniz, bosverin..(calistiginiz/sahip oldugunuz isyerinin faaliyet belgesi, imza sirkuleri falan gerekli, onlari ayri tutuyorum)

Belge listesi www.visainfoservices.com adresindeki resmi sitelerinde ayrıntılı bir şekilde var.
Ülke seçtikten sonra şu linki tıklayın: www.visainfoservices.com

hatta buyrun: www.visainfoservices.com

Neleri çevirtmeniz gerektiği, çevirileri kendinizin yapıp yapamayacağı gibi şeyler de sitede yazıyor.

biz şurada kalmıştık

www.hostelworld.com

birazcık pahalı gibi ama old city'nin dibinin de dibi. artı sahibi gerçekten kral bir adam. sana dubrovnikte ne yapılır, nerede yenilir, nerede içilir hepsini gösteriyor. acayip yardımcı oluyor.

bence kamp yapın. dubrovnik adım başı kamp yeri. hava da güzel oluyor zaten.
kalan paranızı da eğlenceye harcarsınız mesela.

ya bulgaristan?

www.couchsurfing.com ya da www.hospitalityclub.com deneyebilirsiniz belki.

couchsurfing bence en iyisi,böylece iyi tasarruf yapmış olursunuz ayrıca yerel tavsiyeler de alabilirsiniz derim..olabilecekse eğer tabii...yoksa dubrovnikte gecelik ortalam 20 €,yazıktır...

lykia yoluna gitmedim ama benim için terlik tatilin olmazsa olmazıdır bi bakıma.

likya yolu ya da benzer bir süreçte bulunmadım ama askerde aylarca şırnak dağlarında, operasyonlarda gezen biri olarak ilk aklıma gelenler:

- diken ıvır zıvır için cımbız, tırnak makası.
- yara bandı
- güneş kremi, yağlı bir krem (arko tüpler gibi), dudak nemlendiricisi.
- ufak bir şişe tentürdiyot-baticon (ufak yaralanma, çizik, sıyrık, ıvır zıvır için)
- el feneri (gece yolculuk olacaksa)
- gps olsa süper olur.
- pudra yazmışsın ama sakın unutma pudrayı diye tekrar hatırlatayım.
- konserveleri ısıtmak için kutu jeller oluyordu, gerekeceğini pek sanmam ama siz bilirsiniz.
- suyu da 1.5luk petler halinde alın. bir kişinin 5 lt taşıması da abartı geldi bana. yol durumu nasıl bilemiyorum ama, dayanamayıp dökersiniz o suyu çok kondüsyon yoksa. 2 tane 1.5luk pet yeter sanırım. biz 3-4 gün hiç su ikmali olmayacağı zaman max 4.5-6 lt alıyorduk kişi başı.
- birkaç paket tang, nazo. su kesmediği zaman suya karıştırıp içersiniz.
- yine ortamı tam bilmiyorum ama susuz kalma durumunda ve dereden, şurdan burdan su doldurma mecburiyetinde su temizleme tabletleri, ayrıca kaybettiğiniz tuzu tamamlamak için tuz tabletleri. (abarttım sanırım :))

en hardcore durumda bunlar lazım oluyordu. ona göre oranlayıp ayarla sen bir şeyler. :)

fener
ayarlayabilirseniz elbette gps
güneş kremi (bronzlaşmak sanıldığından çok daha zararlı bir şey, en az 30 faktör olsun)
ufak bir ilk yardım çantası (tişörtten daha hafiftir)
sivrisinek savıcı sprey
not defteri, kalem
bandana
düdük

havlu, tülbent, 2 şort, 5 litre su gereksiz bence.

öncelikle havlu yerine peştemal alın, çok daha az yer tutar iki saniyede kurur.. tülbenti ter kurutmak güneşten korunmak için almayı düşündüğünüzü var sayarak onun yerine peştemalin ufakları olan peşkir denilen şeyi tavsiye ederim, çok amaçlı kullanılabilir
çakı veya en azından keskin bir bıcak, konserve alıcaksanız bir tane de kaşık taşıyın yanında..
ip (ıslakları asmak, bozuk çanta tamir etmek vs için)
düzenli kullandığınız bir ilaç varsa gün hesabı yaparak yanınıza alın
ağrı kesici
sabun
çakmak veya kibrit

google translate?

save as web page yapın, ya da csv kaydedin, sonra dayayın gitsin.

önemli bir şeyse iş için falan gugıl ın sıçabilitesi yüksek olur kullanmayın derim.

bende cevirebilirim cok uzun degilse...
[email protected]

not simdi cikmak uzereyim. maillersen sabaha karsi geldigimde geri gonderirim.

not2: bilgisayarimda excel yokmus bu arada... : /
kelimeleri yazarsan yine cevirip gonderebilirim.

teşekkürler kakoy,

hayvani boyutlarda bir excel bu, ama çok da hayati değil yani, bazı önemli noktaları google translate ile hallettim, kolayladım.

ama mailini yazdım kenara:)

kalan surenin uzerine ekleniyor.
ayni cuzdani kullanacaksan cuzdan bedeli odemiyorsun.

kalan sürenin üzerine ekleniyor, ancak uzatılan tarihten itibaren 5 yılı geçemiyor. örneğin bitmesine 2.5 yıl kalmış pasaportu 3 yıllık uzatırsanız 2.5 yıllık uzatıyorlar.

@cobongo

online pasaport müracaatı hiçbir anlama gelmiyor istanbul emniyeti için. sanırım ankara'da online işlemle çabukca hallediliyor fakat 7 ay önce pasaport çıkartırken online başvuru ile gitmiştim yetkili normal başvuru ile hiçbir farkı olmadığını aynı prosedüreri yapmam gerektiğini söyledi.

gogıl translate den türkçe > çekozlavakça yaparak dene istersen

en.wikipedia.org

google'da "martin vlastnikova site:cz" diye aratarak bulabilirsiniz bu tip şeylerin nasıl yazıldığını.

çekçe'nin okunuşu da son derece kolay. türkçe gibi, her harf yazıldığı şekilde okunuyor. hatta çoğu harf türkçe ile aynı. yarım saatte öğrenirsiniz.

Ne kadar erken o kadar iyi

= = = = = = = BURASI COK DETAY = = = = = = =

Havayollari sirf bu ucretlendirme islerini ayarlamak envai turlu algoritmaya sahip yazilim(lar) kullaniyor.

Bu hesaplari yaparken bir dolu degisken var, o yuzden tam olarak kestirmek mumkun olmuyor. Ayrica onceden tahmin edilemeyen degiskenler de var.

Mesela bu yaz icin epey bir erkenden uygun fiyatli bilet aldigimi sanmistim ama domuz gribine sebep su anda gidecegim parkur aldigim fiyattan ucuz [ ki boyle bir indirimi genelde yapmazlar!!! ]

Yukaridaki gibi istisnayi bir yana koyarsak, seyahat etmek istedigin sefere:

Bilet satildikca fiyat geri dusmemek uzere artar.

Rezervasyon yapildikca fiyat artar. Rezervasyon biletlenirse fiyat sabit kalir.

Onceden kesinlesmis bir taleb [bayram, seyran] yogunlugu soz konusu ise fiyat tahmini talep oraninca artar.

Satilan bilet iade edilirse, ucakta yer acilacagindan, fiyat ucagin o gunku durumuna gore dusebilir.

Eger rezervasyon iptal edilir veya biletlenmezse, fiyat ucagin o gunku durumuna gore dusebilir.

Beklenmeyen bir talep eksilmesi sezilirse, mesela ucak kazasina sebep, fiyatlar terkrar degerlendirilmeye alinir. [ ki firmalar karizmayi daha da cizdirmemek icin bu yola cok basvurmazlar - veya ileriki tarihlerde basvururlar ]

Ve son olarak High Season - Mid Season - Low Season denilen talebin istatistiksel olarak onceden kesinlestigi donemler bu artislardaki inis-cikis paylarini belirler.

Bu artislar kademe kademe olmaz [ Mesela ucakta satilan her koltuk basina diger koltuklar (atiyorum) $1 artmaz! ] Ancak, talep durumuna gore bu olay mutlaka bir sayidan sonra gerceklesir. Neticede sansliysan / sanssizsan ayni gun icerisinde bile farkli ucret dilimleriyle [ fare basis ] karsilasabilrsin.

Ayrica, havayolunun kendi bilet satis ofisleri zaman zaman topluca bos rezervasyon yapip, bu dilimleri pek rahat asagiya ya da [tercihen] yukariya kaydirabilirler. [ kendimden biliyorum ]

Baska bir konu da, temelde biletin ne kadar ust dilimdeyse, o kadar 'esnek' - flexible - olur. Yani ne bileyim tarih degisikligidir, parkur degisikligidir, iadedir daha rahat ve daha az kayipla yapabilirsin. Sirf bu yuzden, bilerek ve isteyerek yuksek dilimden bilet taleb eden yolcular var. Cunku obur turlu, yani kisitli - restricted - biletler bu gibi degisikliklere ya izin vermez ya da ucret karsiliginda verir. [ Bununla ilgili de bir dolu ivir zivir var! O yuzden bilet kurallari mutlaka okuna!.. ]

[ Yukaridaki bilgiler tarifeli havayollarini baglar. Zaten low-cost'lar ayri bir hiikaye! ]

= = = = = = = BURASI COK DETAY = = = = = = =

Hal boyle olunca [istisnalar disinda] en ucuz bileti, 386 dx'in de dedigi gibi, en erken gelen alir!..

Ha, eger ben boyle hippi takilacagim kardesim, cok da umrumdu derseniz:

" Last Minute Deal at the Airport " diye bir nane de var. Nedir bu: ucak zaten gidiyor, bos gidecegine bir kac birini toplayalim da [ Aksaray, Aksaray... ] en azindan sabit giderleri (yakit,vergi vs.) karsilasin diye dusunulmus bir hadise.

Bu tur biletler havaalani disinda, ve ucusa belirli bir sure kalana kadar kesilemez! Ayrica, bilet satis gorevlisinin / istasyon mudurunun yetkisine bagli olarak hic kesilmeyedebilir. Ayrica, genelde aktarmali seferlerde pek mumkun olmaz[ Zira aktarma istasyonunda durum nedir, kim bile?! ].

Bundan sonra ucak bileti sorusu sorani topa dizecegim! :P

Deneyin bence. Belki iyi birine denk gelirsiniz.

okuduğun okulun registrar/öğrenci işlerine email at, acil gerekli diye. bazen pdf dokumanı olarak yollayabiliyorlar, erken davransaydın ups fedexle filan 2 günde de gönderebiliyorlardı (parasıyla). yanına okulla ilgili bişiler al derim, reddetmeseler de, belgen gelene kadar başvurunu beklemeye alabilirler.

internetten transkriptini falan çıkaramıyor musun? resmi olmasa da bir nebze işini görebilir.

Çok spesifik olmayan yemekler gayet güzel pişebilmektedir. Misal www.devletsah.com e bakabilirsiniz. Çok güzel mısır patlatır, kestane pişirir vs. ayrıca zamanla neyin nasıl pişeceğini kendiniz tahmin etmeye başlarsınız. cam kap işine gelince borcam tabir edilen ısıya dayanıklı kaplar ya da alelade cam tabaklarda pişirme yapabilirsiniz.

@slipper
hmm, o borcam denen zımbırtılar onlardı di mi?

Bir soru daha, pek çok yerde kapalı cam pişirme kabı diyor. Nedir bunlar bildiğimiz borcam mıdır yine?

muhtemelen borcamdır ama borcam olmayan kapları da cam tabakla kapatarak kapalı cam formuna sokabilirsiniz. en olmadı kabın ağzını streç filmle bi kaç kat sarmak kafidir.

iki tabağı üst üste kapatarak da yapabilirsiniz. çok yüksek sıcaklık kullanmayacaksanız porselen de olabilir.

mikrodalga fırının amacı yemek ısıtmak bence. ha bir de mısır patlatmak. buda yapılan yemek iyi olmuyor. saman gibi oluyor. tavuk yapmıştım ben, bir garip oldu. ne kızardı ne bişey oldu. yumuşadı iyice, suyu çıktı.yemedim attım.

ayrıca ben pratik olarak dilim ekmeğin üzerine envai çeşit peynir koyarak kendime ara sıcaklar hazırlıyorum. gece falan hayat kurtarıcı oluyor. ayrıca normal porselen tabak kullanıyorum ben.

bendeki oyuncakta bir de ızgara modu filan var, onu da bir ara deneyeceğim. Kullanım klavuzuna göre güveç bile yapıyormuş bu alet nasıl yapıyorsa artık. Yuvarlak bir ızgara şeyi var aslında.

bakalım şimdi 1-2 tane cam kapaklı tencere, kap bişeyler alıcam. sonra bilimum tarif ve modifikasyonlarını denicem.

kimi hazir yemekler var. mesela normal firinda 35 dakika su sicaklikta pisirin der mikro dalga icin ise atiyorum 800watta 3 dakika pisirin. sifirdan yemek yapildigini gormedim duymadim (soganis alcayi kavur patateslerler mikrodalgaya koy 3 dakikaya sana patates yemegi gibi) ama dedigim gibi hazir onceden hafiften pisirilmis yemeklerde mukkemmel is goruyor.

ha bir de pilav isitmakta ustune yok.

ızgara modu varsa güzel donmuş pizza yapılır onda. 250 derecede 15-20 dk. tepsiyide zeytinyağı ile yağlıyoruz ki hamur yumuşak olsun.

ızgara modunun olması, fırın benzeri bir pişirme etkisine sahip olması anlamına mı geliyor yoksa?

evet, ızgara modu varsa turbo fırın özelliğide vardır kesin onun. normal fırın yani. onun dışında yapılan yemeklerin üzerlerini kızartmaya yarıyor. artık hepsini birleştiriyorlar yer kaplamasın diye ama mikrodalgalar küçük olduğu için pek kullanışlı olmuyor. tek kişilik kiremitte köfte falan yapılabilir ama.. hmm valla yapılır, yapayım ben bunu..

izgarasi da varsa buyuk ihtimalle 2si 1 arada mikrodalga firindir o. modu falan vardir, gormustum oyle firinlari. kitapcigi falan varsa ona bakin.

kitapçığında ızgara modu olduğunu yazıyor ki zaten mod ayarlama switchlerinde de ızgara ve mikrodalga hatta ikisi birden olan modları da var.
ancak bildiğin fırın modunu bilemiyorum, acaba ikisi birleşince voltron mu oluşuyor?

Mikrodalga ve normal fırın birarada olan ürünler var. Misal benim evde var bundan. Evine yeni fırın artı mikrodalga alacaklar bundan alıp yerden tasarruf yapabilirler. Biraz pahalı bir şey bu ama.

Mikrodalga genel olarak yemekleri çabuk ısıtmak için kullanılıyor, ancak kapaklı borcamlarda çok da güzel yemek pişirilebiliyor. Özellikle çok güzel sebze haşlama yapılabiliyor. Sebzeleri yıkayıp, bir miktar da doğradıktan sonra koyuyorsunu 8-10 dakikada mis gibi haşlama oluyor. Bu benim için süper, çünkü düdüklü vs de hep vakti tutturamam. Sebzeler ya pişmez ya da fazla haşlanır.

tavuk bagetlerini/kanatlarini cesitli baharat, tuz, yag, sut karisiminda 3-4 saat kadar bekletin. borcama atin, ustune bir de defne yapragi, 20-30 dakika mikrodalgada. mmm, mis.

ben de şimdi başvurdum ama online kredi kartıyla ödedim, başvuru formunda ödeme imkanı veriyor. sonra bi baktım, türkiye ile ilgili sayfada "pay later" yapın yazıyor. ben de pek anlamadım, en iyisi randevu gününde nakit götürmek. randevu alma butonunu bulana kadar da canım çıktı.

randevu gunu aldilar benden.londra vizesi cok da pahali. internet sitesi ise berbat calisiyor. ben de cikamadim isin icinden.

parayı online olarak ödemeyin!
worldbridge'in sitesinde uzun bir başvuru formunu doldurun. evraklarınızı hazırladıktan sonra site üzerinden randevunuzu alın. randevu saatine pek bakılmıyor ama yine de saatinizde giderseniz direk girersiniz. yanınızda 165 TL nakit götürün. kredi kartı geçerli değil. içerde işlemler son derece hızlı ilerliyor. 30dk gibi bir sürede çıkarsınız. fast track'e giriyorsanız 3 iş günü sonra pasaportunuz hazır oluyor.

online olarak gayet kolay ödeniyor. niye ödenmesin anlamadım.

çıkan uyarı da azıcık ingilizceniz varsa anlayabileceğiniz üzere yeşil/gri/kırmızı pasaport sahipleri için. bu kişilere vize ücretsiz.

arkadaşlar o uyarıdan bahsetmiyor. o uyarı zaten kırmızı yeşil gri pasaport sahiplerinin ücret ödemeyeceği yönünde. worldbridge sayfalarında pay later seçeneğini seçin diyor.

perşembe vize randevum, bakalım online ödediğim hayvani miktar (10 yıllık başvurdum, artık siz bakın ben yazamıyorum içime oturdu) kabul olacek mi. olur tabi ya. niye olmasın. di miii?

worldbridge'den email geldi, sormuştum, 386'nın dediği gibi kırmızı yeşil pasaportlu olanlar da ücretsiz olduğunu bazen bilmedikleri için online ödemeyin demişler. yoksa mavi pasaportlularınkileri kabule edşyorlarmış.